Karanlık Mod
24-11-2024
Logo
Cuma Hutbesi- Hutbe 0007: Rasulullah (s.a.v.)’in ahlakı
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Birinci Bölüm:

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a, Salât ve Selam peygamberlerin efendisinedir. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, onun asla ortağı bulunmaz ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (s.a.v.) O’nun kulu ve elçisidir.

Rasulullah (s.a.v.)’in Ahlakı:

Hz. Aişe’ye Rasulullah (s.a.v.)’in ahlakı sorulduğunda O şöyle buyurmuştur:

(( كان خلقه القرآن يرضى لرضاه ويسخط لسخطه ))

“O’nun ahlakı Kurandı. Kuran’ın razı olduğu şeylere razı olur, Kuran’ın öfke duyduğu şeylere O da kızardı.”Rasulullah (s.a.v.)’e kendisinin tezyin edildiği, onunla süslendiği yüce ahlakı sorulduğunda şöyle cevap verirdi:

(( أدبني ربي فأحسن تأديبي ))

“Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel kıldı.”

Yine ashabına şöyle tavsiye verirdi:

(( تخلقوا بأخلاق الله ))

“Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın.”

Bir hadiste ise şöyle buyurmuştu:

(( ثلاث منجيات : خشية الله في السر والعلانية ، والعدل في الرضا والغضب ، والقصد في الفقر والغنى ))

“Kurtarıcı üç şey vardır ki bunlar; gizli ve açık her şeyde Allah’tan korkmak, rıza ve gazapta adaletli olmak, fakirlik ve zenginlikte iktisatlı olmak.”

Rasulullah (s.a.v.) mütevazı idi, her türlü yapmacıklıktan uzak ve daima kolaylaştırıcıydı, kendisine uzak yakın herkesle, ashabıyla, velayeti altında bulunanlarla, ailesi ve kendisine gelen heyetler ile görüşüp konuştuğunda onlara karşı alçak gönüllü davranırdı.

Adiy b. Hâtem et-Tâî:

Kendi hikâyesini anlatan Adiy b. Hatem’e kulak verin, O, Müslümanların ülkesini fethetmesi üzere Rum topraklarına kaçtıktan sonra Rasulullah (s.a.v.)’in huzuruna gelmişti.  – Medine’de bir kral ile karşılaşacağını zannettiğini söyler ve şöyle anlatır:

Rasulullah (s.a.v.)’in yanına girdim. Bana şöyle dedi:

(( من الرجل ؟ ))

“Bu adam kimdir (sen kimsin)?”

Ben de “Adiy b. Hatem’im” dedim.

Sonra kalktı ve evine gitti. Vallahi ben de O’nun evine gitmeyi istiyordum. Yolda yaşlı zayıf bir kadın O’nu gördü ve durdurdu. Uzun süre orada kaldı, onunla bir ihtiyacı hakkında konuştu. Dedim ki: “Bu bir kral değildir!” Sonra Rasulullah (s.a.v.) beni aldı ve evine götürdü.

Hurma lifinden yapılmış bir yastığı bana attı ve şöyle buyurdu:

(( اجلس على هذه ))

“Buna otur.”

Ben de “olmaz siz oturun” dedim. O da;

(( بل أنت ))

“Hayır sen otur.” dedi.

Böylece oturdum ve kendi kendime “Vallahi bu bir hükümdar işi değildir” dedim. Sonra şöyle buyurdu:

(( إيه يا عدي بـن حاتم ألم تكن ركوسيـاً ؟ ))

[ ركوسياً : دين بين النصرانية والصابئة ]

“Ey Adi b. Hatem! sen bir Rekûsî değil misin?”

(Rekûsî: Hristiyanlıkla Sabiilik karması bir din)

Ben de ‘Evet’ dedim. O:

(( أولم تكن تسير في قومـك بالمرباع ؟ ))

´Sen kavmine gidiyor, mirba´ (ganimetin dörtte birini) alıyorsun değil mi?

Diye sorunca evet” dedim. O da:

(( هـذا لا يحـل لك في دينك ))

“Bu senin dininde sana helal değildir.”

Diye buyurdu. Evet Vallahi o an anladım ki O, kendisine gizli tutulanı bile bilen gönderilmiş bir peygamberdir. Ardından bana şöyle buyurdu:

لعلك يا عدي إنما يمنعك من دخولٍ في هذا الدين ما ترى من حاجتهم ، فو الله ليوشكن المال أن يفيض فيهم حتى ))
لا يوجد من يأخذه ، ولعلك إنما يمنعك من دخولٍ فيه ما ترى من كثرة عدوهم وقلة عددهم ، فو الله ليوشكن
أن تسمع بالمرأة تخرج من القادسية على بعيرها تزور هذا البيت لا تخاف ، ولعلك إنما يمنعك من دخولٍ
 فيه أنك ترى أن الملك والسلطان في غيرهم وأيم الله ليوشكن أن تسمع بالقصور
(( البيض من أرض بابل قد فتحت عليهم

“Ey Adiy Sanırım ki senin bu dine girmene engel olan şey çevrendeki muhtaç insanları görmendir. Vallahi, çok sürmez, onlarda mal ve servet öyle bollaşacaktır ki, malın zekâtını alacak kimse bulunamayacaktır. Belki de, senin bu dine (İslâmiyete) girmene, Müslümanların düşmanlarının çok, kendilerinin ise sayıca az olduklarını görmen engel oluyordur! Vallahi, çok sürmez, bir kadının Kadisiye´den devesinin üzerinde yalnız başına korkmadan çıkıp, şu Beytullah´ı (Kâbe´yi) tavaf ve ziyaret ettiğini duyacaksın. Belki de, senin bu dine girmene devlet ve saltanatı Müslümanlardan başkasında görmen engel oluyordur. Allah´a yemin ederim ki; çok sürmez, Bâbil ülkesinin beyaz köşklerinin de Müslümanlara açıldığını işiteceksin.”

“Bunun üzerine Müslüman oldum…”

Adiy b. Hatem Kadisiyye’yi ve Babil saraylarının Müslümanlara açıldığını görünceye kadar yaşamıştır.

Rasulullah (s.a.v.) basiretli, özellikle ashabı ile ve tüm insanlar ile olan muamelelerinde zarif bir insandı.

Ensara karşı tavrı:

Rasulullah (s.a.v.)’in ensara karşı hikmetli tavrını anlatan siyer kitaplarına kulak verin; Huneyn Gazvesinin ardından Rasulullah (s.a.v.) ganimetleri dağıtıyor, müellefe-i kuluba (kalbi İslam’a ısındırılmaya çalışılanlar) özel bir ihtimam gösteriyordu. Çükü onlar yakın zamanda İslama girmiş, kavimlerinin ileri gelenleriydiler. Rasulullah (s.a.v.) onlara, bu İslam’a ısındırma politikasından dolayı yardımcı olmayı uygun görüyordu, tıpkı mücahitlerden ihtiyaç sahiplerine verdiği gibi. Mekkeli Müslümanlara gelince, Müslümanlıklarına güvendiği için bu savaşın ganimetlerinden onlara bir şey vermemişti.

Rasulullah (s.a.v.)’in bu tavrı, tamamen şerefinden, saygınlığından kaynaklanıyordu ve tüm insanları da buna teşvik ediyordu. Canları sıkılmış olan Ensar, Rasulullah (s.a.v.)’in onlara niçin fey ve ganimetten bir pay vermediğini sorgulamaya başladılar. Ensar’ın lideri Sad b. Ubade kavminden bazılarının bu durumu fısıldaştıklarını gördü ve hemen Rasulullah (s.a.v.)’e gidip şöyle dedi:
“Ya Rasulullah! Ensardan olan bir topluluk yaptığın ganimet dağıtımından dolayı senin aleyhinde düşünceler taşıyorlar. Şöyle ki, sen Arap kabileleri arasından kendi kavmine büyük bir pay vermişsin fakat Ensarın bu topluluğuna hiç bir şey vermemişsin. Rasulullah (s.a.v.) bunun üzerine O’na “Peki sen bu işte hangi taraftasın?” diye sorunca Sad şöyle söyledi: “Ya Rasulallah ben de bu görüşteyim.” Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) “Kavmini topla” buyurdu. Toplandıklarında da Hz. Sad, Rasulullah’a Ensar grubunun toplandığını haber verdi. Hz. Peygamber onların yanına gitti, - ensarın yüzleri kederliydi,  O ise gülümsüyordu, yüzü onların güzelliklerini ve yaptıklarını bildiği için parlıyordu.- Allah’a hamdetti, O’nu bahşettikleri için övdü ve onlara şöyle dedi: “ Ey Ensar topluluğu! Hakkınızda bana bazı sözler geldi ve bana karşıt bir görüşte bulunduğunuzu öğrendim. Siz, dalalet içindeyken Allah size hidayet vermedi mi, fakirken sizi zengin etmedi mi, sizler düşmanken kalplerinizi ısındırmadı mı?” Onlar da “Allah ve Resulü daha yücedir”

deyince Rasulullah (s.a.v.) “Ey Ensar topluluğu cevap vermeyecek misiniz?” dedi. Ve onlar da “ne cevap verelim Ya Rasulallah tüm yücelik ve minnet Allah ve Rasulünedir.” dediler. Rasulullah (s.a.v.)  "Dileseydiniz siz de bana: "biz seni yalanlanmış bulup tasdik etmedik mi, yardımsız kalmışken yardım etmedik mi, kovulmuş bulup barındırmadık mı, muhtaç halde bulup da yardımcı olmadık mı? derdiniz, hem doğru söylemiş olur, hem de doğruluğunu tasdik ettirirdiniz. Benim sırf kalplerini İslâm'a alıştırmak için, bir kavme verdiğim dünyalıktan dolayı içinizde bir hazımsızlık mı buldunuz. Hâlbuki ben sizin, İslâm'daki Allah'ın size taksim ettiği şeye güvenerek sizi bırakmıştım. Ey ensar topluluğu, onlara koyunun devenin verilmesinden razı olmuyor, Rasulullah ile olan yolculuğunuzdan geri mi dönüyorsunuz. Muhammed’in nefsi elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, eğer hicret olmasaydı ben Ensardan olurdum, insanlar toplumunu seçebilseydi ben Ensardan olmayı seçerdim. Allahım sen ensara, onların evlatlarına, torunlarına merhamet et!” buyurunca ensar öyle ağladı ki sakalları bile ıslandı. – Rasulullah’ın sözleri kalplerini ve ruhlarını rıza ile doldurdu, kendilerini huzurda hissettiler.- Ardından da şöyle dediler: “Biz senin yaptığın taksimden razı olduk Ya Rasulullah!”

Bu ne kadar güzel bir hikmet, hikmet üzere hikmet… Bu nasıl bir inceliktir ki onun bir misli daha görülmemiştir.

Rasûlullah (s.a.v.) tevazuyu, edebin her türlüsünü üzerinde toplamıştı. İnsanlara selam vererek konuşmaya baslar ve büyük küçük herkesle konuşurken tamamen (tüm vücuduyla) ona dönerdi. Musafaha yaparken elini en son O çekerdi. Sadaka verdiği zaman takdim ettiği sadakayı ihtiyaç sahibinin elinin içine bizzat koyardı. Ashabıyla oturacağı zaman sohbet meclisinin bittiği yere otururdu. Kendisinin, arkadaşının veya bir komşusunun ihtiyacını giderdiğinde kibirlenmezdi. Çarşıya gider ve aldığı eşyasını kendisi taşır "en iyisi benim taşımamdır" buyururdu. Hür, köle, cariye, fakir herkesin davetine icabet ederdi. Af dileyenin affını kabul eder, elbisesini kendisi diker, ayakkabısını onarır, kendi işini kendisi görürdü, devesini bağlar, hizmetlilerle beraber yemek yer, zayıf ve ihtiyaç sahibi kimselerin ihtiyacını giderirdi.

Bu tevazu ve kolaylaştırma, bu hikmet ve incelik, yapmacıklıktan uzak dosdoğru bir surette sergilenmekteydi. Bu davranışlar onun heybetini ve muhabbetini asla eksiltmez hatta bu özellikler O'nun vasıfları arasında zikredilir ki O'nu gören herkes bu davranışlarından dolayı derin bir saygı gösterir, Onunla zaman geçiren kimseler ise ona sevgi duyarlardı.

Ey kardeşlerim biz de bu ahlaktan bir pay almak istersek, kalplerimiz dolu bir şekilde Allah'a yönelmeli, her sıkıntıda O'na müracaat etmeliyiz. Bu bağ ve ona ulaşmak için en güzel zaman da ramazan ayındır. Ramazan ayında ona ulaşamayan kimse bu aydan nasibini alamamış demektir.

Aile içi iletişimde prensipler

Ey iman kardeşlerim, şu anda, tövbe, bağışlanma, nefsi yücelme ve tekamüle erişme ayı olan Ramazan ayındayız. Bazı insanlar ramazan ayında oruç sebebiyle ahlaklarını düzetirler. Oruç, insanı Allah'a yöneltmeye sebep olduğundan kişi her türlü güzel huyla donanır. Rasûlullah (s.a.v.) bu açıdan insanların en iyisiydi, özellikle de Ramazan ayında olabilecek en iyi dereceye ulaşırdı. O, rüzgârın getirdiği yağmur gibiydi ki hayrı hayırlı olandan başkası getirebilir mi?

Rasûlullah (s.a.v.) sözlerimizde, davranışlarımızda ve tavırlarımızda bize örnek olduğu için, onun izinden gitmeli ve sünnetine uymalıyız.

﴾ قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمْ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ ﴿

[ سورة آل عمران ]

“De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

(Al-i İmran Suresi:31)

Rasulullah’ın sevgili dostları, O’nun yolundan gidenler, sünnetine tutunanlar, izinden gidenler ve O’nun ahlakıyla ahlaklananlardır. Şimdi kendi nefsimizden başlayalım, onu onaralım, donatalım ve temizleyelim.

Kendi nefsinden başla, onu günahlardan men et, bunu yapıp bitirdiğinde işte o zaman hakîm, hikmet sahibi olabilirsin.

Sonra ailemize sahip çıkalım, onları geçindirelim. Bekir b.el-Haris el-Enmari Rasulullah (s.a.v.)’e “Ya Rasululallah kime iyilik edeyim?” diye sorduğunda Rasulullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi:

(( أمك وأباك وأختك وأخاك ومولاك الذي يلي ، ذلك حق واجب ورحم موصولة ))

“Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine, sonra da onarı takip eden akrabalarına iyilik etmen, üzerine vacip olan bir haktır. Yine yakın akrabalarına da böyledir.”

Bu kişilere çokça gidip gelmelisin fakat günahlarında, Allah’a isyan etmeleri halinde onlara itaat etmemelisin. Çünkü yaradana isyan söz konusu olduğunda, yaratılan bir varlığa asla itaat edilemez.

﴾ وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمْ ابْتِغَاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُــــمْ قَوْلًا مَيْسُورًا ﴿

[ سورة الإسراء ]

“Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak söz söyle.”

(İsra Suresi:28)

Bilmelisin ki Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

(( ليعمل البار ما شاء أن يعمل فلن يدخل النار ، وليعمل العاق ما شاء أن يعمل فلن يدخل الجنة ))

“Anne babasına iyilik yapan kişi dilediği kadar yapsın, o cehenneme girmeyecektir, kötü davranan a dilediği kadar amel işlesin, o cennete girmeyecektir.”

Eşine gelince, o evlatlarının annesi, dininde ve dünyanda senin yardımcındır… Bil ki, kadın Rasulullah (s.a.v.)’in buyurduğu gibi yumuşak bir kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Peygamber Efendimiz onları değerli varlıklar olarak vasıflandırmış ve şöyle buyurmuştur:

(( خيركم خيركم لأهله وأنا خيركم لأهلي ما أكرمهن إلا كريم ولا أهانهن إلا لئيم ))

“Sizin en hayırlınız ailesine karşı en iyi davrananızdır, ben aileme karşı en iyi davrananım. Kadınlara ancak değerli olanlar değer verirler, değersiz olan kötü kimseler ise onlara kötülük ederler.”

Fakat senin eşine olan ikramın, seni herhangi bir günaha sürüklerse, o zaman bu kadın eşi için bir talihsizlik, onu hiç anlamadan cehenneme sürükleyecek olan bir musibettir.

Çocuklarına gelince; onlar senin yönetimindeki bakmakla yükümlü olduğun en yakın akrabalarındır... Hayat yolunda onlara örnek ol, sözlerinde onlara öğretmen ol. Eğer küçüklerse, sen de onlarla çocuklaş ki seni sevsinler. Nitekim Rasulullah  (sav ) şöyle buyurmuştur:

(( من كان له صبي فليتصابى له))

"Çocuğu olan kişi onunla çocuklaşsın"

Eğer büyüklerse, hatalarına çok fazla aldırma ki sana saygı duysunlar. Bir hadiste Rasulullah  (sav ) şöyle buyurmuştur:

(( رحم الله والداً أعان ولده على بره ))

"Allah evladının iyiliği için ona yardım eden babaya rahmet etsin."

Kural tanımazlıklarından onlara çok fazla öfkelenme. Zira gençlik deliliğin bir çeşididir. Ki Rasulullah  (sav )'den şöyle nakledilmektedir:

(( علموا أولادكم ولا تعنفوهم لأن المعلم خير من المعنف ))

"Çocuklarınıza eğitim verin, onları dövmeyin, çünkü öğretmen, dayakçı zorba bir kişiden daha hayırlıdır."

Bir başka hadiste söyle zikredilmektedir:

(( لاعب ولدك سبعاً ))

"Çocuğunla yedi yaşında oyna"

Yedi yaşına kadar.

(( وأدبه سبعا ))

“(Diğer) yedi sene terbiye et (eğitimini ver).”

On dört yaşına gelinceye kadar.

(( وراقبه سبعاً ))

“(Diğer) yedi sene onu kontrol et, denetle, gözetle.”

Ta ki yirmi bir yaşına gelinceye kadar.

(( ثم اترك حبله على غاربه ))

“Sonra da onu kendi haline bırak.”

Yani onu bırak, çok fazla sıkma.

Kardeşim, görevini yerine getirip sanatını icra ederek, kazancını helal yoldan elde et, kazandığından da kanaatkâr ol. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

إن روح القدس نفث في روعي لن تموت نفس ))
(( حتى تستكمل رزقها فاتقوا الله وأجملوا في الطلب

“Cebrail kalbime şu sözü fısıldadı: ‘Hiçbir nefis rızkını tastamam almadıkça ölmez. Öyleyse Allah'tan sakının da rızkınızı güzel ve meşru yollarda arayın.”

Ey kardeşim bil ki, Allah katındaki şeyler O’na isyan ile kazanılmaz. O’nun rızkını hırslı kişinin o hırsı elde edemez, kötü insanın kötülüğü de onu engelleyemez. Ve bil ki, bütün ümmet senin menfaatin için toplansa da, Allah’ın takdir etmediği hiçbir şeyi sana veremezler. Yine sana zarar vermek için hepsi toplansa, Allah Teâlâ onu yazmadıkça sana zarar veremezler. Olan oldu, defterler dürüldü.

﴾ مَا يَفْتَحْ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿

[ سورة فاطر ]

“Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

(Fatır Suresi:2)

Bu yüzden başını kaldır, Rabbi’nden kork, her işinde O’nun emirlerine itaat et, sonunda dönüşün O’na olacaktır. Bil ki, kim insanların rızasını kazanmak için Allah’ı kızdıracak bir iş yaparsa, Allah’ın gazabına uğrar, razı ettiği kişi de ondan razı olmaz. Kim de insanların gazabına uğramak pahasına Allah’ın rızası için uğraşırsa, Allah da ondan razı olur, ona gazap edenler de. Öyle ki sözleri ve davranışları o kişinin gözünde değer kazanır. Kardeşim, evini Kur’an okuyarak, Allah’ı çokça zikrederek, eşine ve çocuklarına Allah’ın razı olduğu şeylerden bahsederek, cennet bahçelerinden bir bahçe eyle, sakın onu şeytan kuyularından bir kuyu haline getirme, bu mübarek ayda günahlara dalma. (zikredildiği gibi)

Unutma ki kim kırk sabah Allah’a karşı ihlâslı olursa, onun kalbinden hikmet pınarları fışkırır, Allah onun diline dökülür. Ramazan, mümin, aydınlanmış, nefsini tezkiye etmiş yüce karakterli bir insan olarak yeniden doğman için bir fırsattır.

Şeyh Abdulgani en-Nablusi şöyle söyler:

Allah’la beraber ol ki Allah’ın varlığı hep seninledir, her şeyi terk et, tahamkarlıktan sakın
 O’ndan başkasından bir şey bekleme, rızkından seni sulayan da O’dur.
 Sonra da nefsin seni kahretmeden önce sen onu zelil eyle.

Değerli kardeşlerim, hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin, Rabbinizle aranızdaki nimetlere varın ki mutlu olasınız. Ve bilin ki, ölüm meleği başkalarının canını almak için sizi es geçti, bir gün de sizin için başkalarını es geçecektir. Her zaman dikkatli olalım, zeki olan kişi nefsini yener ve ölümden sonrası için çalışır, aciz olan kimse ise nefsine itaat eder ve hep Allah’tan bir şeyler umar.

Alemlerin Rabbine hamdolsun

***

İkinci Bölüm:

Âlemlerin Rabbine hamdolsun, Ben şehadet ederim ki Salihlerin dostu Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Peygamber Efendimiz O’nun kulu ve elçisidir, O yüce bir ahlak üzeredir.

Dua:

Allahım bizi hidayet verdiğin, afiyette kıldığın, dost edindiğin kulların arasına kat. Bize verdiklerini bereketli mübarek kıl. Yarattıklarının şerrinden bizi koru. Muhakkak ki sen hak olana hüküm verirsin ve senin aleyhinde hüküm asla verilmez. Allahım bize bahşet, yasaklama, bize ikram et bizi yetersiz kılma. Bizleri kendine kul olarak seç, razı olmamıza yardım et ve sen de bizden razı ol. Allahım yüzlerimizi soldan koru, bizi muhtaç olmak ile sınama, çünkü biz yarattıklarının şerrini isteriz ve bahşedilenlerin hamdını gerçekleştirmek, yasaklananların kınanması ile sınanırız. Sen her şeyin üzerinde bahşedensin. Yerlerin ve göklerin tüm hazinesi senin elindedir.

Allahım bizi Salih amellerle hidayete erdir, senden başka hidayet verecek yoktur. Kötü amellerden bizi koru zira senden başka bizleri koruyacak olan yoktur.

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle